Livorno I


Livorno`dan döndüğümden beri yazmaya çalışıyorum ama her seferinde new post ekranını açıp kitleniyorum. Bir güne sığdırdığımız onca şey gözlerimin önünden gelip geçiyor iki kelime karalayamadan dalıp gidiyorum. Sonra açıyorum bir easyjet sayfası bir de Serie A fikstürü, yazı yalan oluyor.

Nerden başlasam. Atina`ya yerleştiğimden beri bir Livorno rüzgari içerisindeyim. Gelenler, gidenler, Marsilya`daki buluşmalar (Ultras Marseille`ın 25. yılı partisinde yaklaşık 20 livornolu bütün gece AEK şarkıları söylemişti.. benden daha iyi bildiklerini rahatça itiraf edebilirim) bitmeyen muhabbetler tekraaaar tekrar anlatılan tecrübeler, internette Livorno, şarkılarda Livorno, Livorno, Livorno... Bir şekilde gitmek lazım derken mail kutuma easyjet Roma promosyonu düştü. Kardeşimle konuyu konuşurken "Livorno ne kadar uzaktadır acaba" sorusuyla seyahate çoktan çıkmıştık bile. Bir de tarih Napoli maçına denk geliyordu ki biz iyice heveslendik. Biletlerin temini ile grubun lideri diyemeyeceğim ama organizatörü ile bağlantıya geçtik. Dario... Kalacağımız yerden, toplu yemek yiyeceğimiz mekana, maça girişten bize göz kulak olacak! arkadaşa kadar herşeyi ayarlamıştı. Biz ilk günden nerde kalıcaz, maça bilet nerden bulacağız sorularıyla yatıp kalkarken o zayıf ingilizcesiyle bizi rahatlatmaya çalıştı. Don`t think anything. Your money is not good in Livorno.

Bu arada biz yola çıkmadan 1 gün önce Marsilyalılardan sürpriz bir sms geldi ki... Artık tesadüflerin olmadığına inanmaya başladım sanırım. "Pazar günü Livorno`dayız. Tam 5 yıl sonra ilk kez!"

Cumartesi öğleden sonra vardığımız Roma havaalanından  kiraladığımız arabayla yola çıkıyoruz. Roma`nın övüle övüle bahsedilen tarihi güzelliğine bakmadan sıyrılıyoruz şehirden. 4 saatlik yolculuğun sonunda bizi şehrin girişinden alan Dario`dan o akşam bir parti organize edildiğini öğreniyoruz. Bizim için değil ama... O kadar da değil. 21 Ocak komunist partinin kuruluşuymuş. Al bir tesadüf daha. Partinin ilk kurulduğu tarihi mekana yol alıyoruz direk. Kapıdan girer girmez tanıyan tanımayan herkes bizi selamlıyor, içkiler ikram ediliyor. Boş bir oda gösteriliyor önce. Duvarlar partinin afişleriyle dolu. Ufak da bir sahne hazırlanmış. Belli ki burda konser var ilerleyen saatlerde. Ortam Marsilyalıların lokalini anımsatıyor, sadece biraz daha komunal çalışıyorlar Livorno`da. Parti lokali ayrıca taraftar lokali. Burdan bile politikayla futbolun neden bir türlü birbirinden ayrı tutlamadığını anlıyorsunuz. Komunizm onlar işin hayat tarzı bunu yaptıkları her işte hissettiriyorlar. Ultras Marseille, bilinenin aksine politik simgeler kullanmaz, kimse politika konuşmaz ama onlarda da sessiz bir gönül birliği vardır. Neysee o arada fotoğraf çekmek için yanıp tutuşuyorum ama çekiniyorum da. Fotoğraf çekebilirsiniz demeleriyle beraber başlıyorum odanın herbir köşesini karelemeye. Dario herkes yemeğe başlamak için sizi bekliyor der demez biraz da utanarak yemeğe oturuyoruz. Uzunlamasına dizilmiş masalarda, bütün gözler kendilerini ziyarete gelen türk-yunan-aek-fenerbahçe sentezinde. Yemek alanının hemen yan tarafındaki mutfaktan muhteşem kokular geliyor burnumuza. Basit ama lezzetli italyan mutfağı. Hayatımda yediğim en güzel makarna. Tanışmak isteyip de fırsat bulamadığım aşçı Maria"yı da anmadan geçmeyelim. Kulağımıza komunist tınılar geliyor yavaştan. Yan odada konser başlamış bile. Grubun ismi nedir diye soruyorum ismi yok diyorlar. Our guys! Ciao bella bandiera rossa diye diye vakit ilerliyor tabi yorgunlukla beraber uyku da bastırıyor. Bir arkadaşın sahibi olduğu mütevazi pansiyona gidiyoruz. Sabah erkenden kalkıp maç için koşturacağız bu sefer...

No comments: